Bayar ve Çakmak’ın siyasi ve
dini anlayışının politik izlerini sürerseniz, AKP iktidarına gelip
dayanırsınız! Önceki seçimlerde RTE’nin
propaganda bayrağında üç figür dalgalanıyordu:
Menderes-Özal-Erdoğan! RTE ve ortakları
1937’de orada olsalardı bu karara ortak
olurlardı!
***
İkincisi: İktidarın bugünkü beyninde,
Dersim’in izleyiciliği-sürdürücülüğü açıkça
ortadadır.
İktidarın Alevilere ve dahası
Kürtlere karşı izlediği politikanın
“kararlılık” ve
“şiddet” dozu ile
Dersim’de izlenen arasında, 70 yıllık
dünya ve Türkiye anlayış farklılığını hesaba katarsanız, bir fark
yoktur.
Hatta bugünkü dünya koşullarda, insan hak, hukuk ve özgürlüklerinin
gelişmişliğinde, bu iktidar bu zulmü nasıl yapabiliyor diye sorabilirsiniz
de...
Aleviler, Türkiye’de siyasete ve
topluma egemen Nakşilerin gözünde, yok edilmesi,
asimile edilmesi gereken “sapkın”
bir akımdır. Namaz kılma! Cami isteme, Nakşilerin yaptıklarının hiçbirini
yapma ve kendine “Müslüman”
de!
Hatta şunu diyebiliriz: Aleviler, Nakşilerin
başdüşmanıdır! Alevi köylerine cami yapmaktan tutun, okullarda
Sünni dini eğitim zorbalığına ve cemevlerini ibadet yeri olarak tanımamaya
kadar, türlü çeşitli insani-kültürel-dini zulmü, Alevilerin üzerinden eksik
etmiyorlar.
Şu Sünni Diyanet.. Daha geçen aylarda,
cemevlerinin ibadet yeri olamayacağı konusunda
“fetva” vermişti! Hele
“yeni Diyanet”, ülkemizde çok
tartışılacak açıklama ve uygulamalara imza atma yarışında! Depremde
bile doğa olaylarının ötesinde anlam arama arayışını resmen ve aptalca
ilan ettiler!
Diyanet, laik bir ülkeyi ve toplumu mezara gömecek uygulama ve
açıklamaların, giderek merkezine dönüşüyor! Tabii, iktidardan aldığı
güçle!
Artık Türkiye’nin geldiği noktada,
Diyanet dağıtılmalı ve din hizmetleri cemaatlere
devredilmeli! Her cemaatin ayrı bir özel
Diyanet’i olabilir... ve kendi cemaatlerine kendi
kaynaklarıyla “hizmet”
verebilirler. Bütçeden de onlara sembolik paralar
aktarılabilir!
Diyanet, kuruluş amacını çoktan tamamlamıştır!
Özetle iktidar 9 yıldır Alevileri oyalıyor, Nakşi siyasetten ve
Diyanet’ten Alevilere zırnık özgürlük
çıkmaz!
***
Dönelim yeniden Dersim’e: 70 yıl öncesinin
siyasal iktidarlarında ve toplumlarında, bugünkü insan hak ve özgürlükleri
anlayışı yoktu!
Bugünkü özgürlükler, İkinci Dünya Savaşı sonrasının ürünüdür. Üstelik
70’li-80’li yıllar
sonrasında! 1930’lu yıllarda
Mussolini İtalya’da
iktidarda! Kahverengi gömlekli köpeklerini halkın ve
muhaliflerin üzerine salıyordu! Almanya’da ise
siyah gömlekli köpekler işbaşındadır! Sömürgecilik azgındır!
Afrika’da insan var ama hakkın zerresi yoktur! Fransız
orduları Kuzey Afrika Müslüman ülkelerini sömürmekte ve inim inim inletmektedir
vb...
Balkanlar’dan tutun
Avrupa’nın bütününde baskı ve zulüm vardır.
Siyahlar ABD’nin öldürülecek
köleleridir! Dünya büyük bir kıyama ve kıyıma
hazırlanmakta...
***
Hayır, bunları, Dersim’de yapılanları meşru
göstermek amacıyla değil, sadece, dönemlerdeki farklılıkları anımsatmak için
gündeme getiriyorum! (Irak’ta 1 milyon insanın
öldürülmesine ses çıkarmayan ahlakın veya ahlaksızın,
Dersim’den bahsetme hakkı olamaz.)
Kaldı ki, bugün iktidarın KCK operasyonlarındaki tutumu
ile dönemin Dersim’i arasında bile paralellik
kurabilirsiniz.
Arada sadece iki dönem arasındaki anlayış farkı vardır.
Dersim’de de Kürt ağalar, ayrı hükümranlık
peşindeydi!
Eeee, bugün başkaldıran Kürtlerin de farklı bir isteği mi
var!
Peki, iktidar niye Kürtlerin devlet kurma isteğini kabul etmiyor ve
kitlesel tutuklamalara gidiyor?!
Katliam yapamıyor da ondan!
İktidar ortakları, ülkedeki bütün muhaliflere zulüm
ediyorlar...
Bu aynı zamanda bir Nakşi cemaat
zulmüdür!
Neymiş?
Dersim’den dolayı
CHP’den,
Atatürk’ten vb. hesap
soruyorlarmış!!
Gelin de külahıma anlatın!
Orhan Bursalı