Sayın Ar-Tur’lular,

Hayatımın en güzel, en mutlu günleri Ar-Tur’da geçmiştir. Ar-Tur sevgisi benim için, gelip geçici bir heves değil, kalıcı bir aşk olmuştur…

Ar-Tur’un benden sonrada çocuklarımın, torunlarımın hayatında hep olması bu aşkı yaşayıp nesiller boyu devam ettirmeleri en büyük arzularımdandır. Bu sebeple hiçbir art niyet gözetmeden, elimden geldiğince Ar-Tur’a hizmet edebilmenin gayreti içindeyim. Bu gayretkeşliğimde; Ar-Tur üzerinde dönen karabulutlar ve tehlikeler karşısında bir şeyler yapmak gerektiğini hissetmemin ve kaygılarımın da büyük rolü vardır. Bu konuda çoğu Ar-Tur’lunun desteğini ve ilgisini görmekten de mutluyum. Ancak hiçbir mesnede dayandırılmayan, beklide bilerek yapılan, kötü niyetli, yanlış yorumların ve yine dedikodulara dayandırılarak yapılan uydurma iftiraların sonucunda ortaklarımızın kafasında soru işaretleri oluşturulduğunu da biliyorum.  Bu tür çarpıtma ve dedikodu oyunlarının yapılmış olması dahi benim kaygılarımda ne denli haklı olduğumun bir delili niteliğindedir. İnsafsızca yapılan bu dedikodulara aklıselim ve biraz olsun vicdanı olan ortaklarımızın gülüp geçtiğine ve prim vermediğine eminim. Bu tür dedikodu içinde bulunanları muhatap dahi görmem mümkün değildir. Bu kişilere sadece “acıyabilirim.”

 Ancak hiçbir art niyeti olmadan bu tür dedikodulara inanıp kandırılanları uyandırmak ve bilgilendirmek açısından önemli gördüğüm iki husus; kayyum kavramı ve Ar-Tur Değişim Grubu Başkanı Sayın Atıf DOĞRULAR’a atılan iftiralar hakkında izahat verme gereğini duyuyorum.

Bunu yaparken de; “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanları” muhatap almak için değil, bana inanan ve güvenen kişilerin de istekleri doğrultusunda, samimi bir arayış içinde olanları muhatap aldığımı, özellikle belirtiyorum.

Sayın Ar-Tur’lular, senelerdir, herhangi bir veya birkaç ortağımızın Şirket Yönetimine karşı bir suçlaması veya şikâyeti olduğunda, yönetim bu şikâyetlerin doğruluğuna, tutarlılığına bakmadan hemen kendini savunmaya alır. Kendilerini haklı, şikâyet edenleri ise haksız gösterecek bir sürü hikâyeler anlatır ve nedense bu şikâyetçileri suçlayıcı beyanlarda bulunur. Hatırlayacağınızı umarım… Böyle durumlarda çok çaresiz kalındığında “sizin yüzünüzden şirket kayyuma verilecekti” lafı bir tehdit, bir korku unsuru gibi ortaya atılır. Birçoğumuz “kayyum” tehdidiyle yapılan şikâyetler haklı bile olsa şirket yönetiminin suçluluğunu, haksızlığını görmezden geliriz. Peki, doğru mu yaparız? Bence hayır.

Bildiğiniz üzere şirketin Türk Ticaret Kanunu’na aykırı hareket etmesi sebebiyle Sermaye Piyasası Kuruluna (SPK) birçok kez şikâyetler olmuştur. Bu şikâyetleri yapanların haklılığı da SPK müfettişlerince doğrulanmış ,  şirketimiz uyarılmış veya cezalar almıştır. Bunun bir örneğini %100 zammın gerekçesini sehven yazmayı unuttuk diyerek 9- 10 yıl önceki bir teftişin, tarihsiz olarak, sanki yeni yapılmış gibi yazılmış olduğu 51 sayılı sirkülerde görmüştünüz.  Gerekçe olarak gösterdikleri teftiş raporu aslında seneler önce yaptıkları hatadan hâlâ dönmemiş olduklarının açık bir kanıtı değil midir? Şikâyet edenleri suçlamak yerine “biz neden bu hatayı yaptık ve neden hala düzeltmedik” diye uğraşılsa idi, Ar-Tur beklide sahiden zirvede olabilirdi. Korkarak, korkutarak bir yere varılamayacağını artık öğrenmeliyiz ve korkularımızla mutlaka yüzleşmeliyiz.

İşte bu sebeple, konu hakkında bilgisi olanlardan özür dileyerek kısaca “kayyum” nedir ve nasıl atanır değinmek istiyorum:

Anonim şirketlere kayyum atanması çok sık olmayan bir çözümdür. Genellikle şirketin, organsız kalması nedeniyle sona ermesini önlemek üzere tayin edilir. En fazla görülen uygulama şirket ortakları arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyledir. Bu sebeple şirket organlarının çalışamaz hale gelmesi veya şirketin organsız kalması durumunda mahkeme tarafından şirkete kayyum atanması istenebilir. Kayyum atanması hususunda Türk Ticaret Kanununda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sebeple bu konuda Türk Medeni Kanununun aşağıdaki hükümleri uygulanır.
* MK m. 403 uyarınca kayyum belirli işleri görmek ve malvarlığını yönetmek için atanır.
* MK m. 426/3 hükmü "yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa ilgilinin isteği üzerine veya re'sen temsil kayyumu" atanmasını öngörür.
* MK m. 427/4 hükmü ise "bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalırsa ve yönetim başka yoldan sağlanamazsa" diyerek, tüzel kişinin organsız kalması yani, iş göremez hale gelmesini düzenler.

MK m. 403 belirli işlerin görülmesi için kayyum atanmasına izin verir. Anonim şirketlerde şirket işleri organlar tarafından görüldüğünden, organlar iş başında oldukları sürece bu hükmün uygulanmasına yer yoktur.

Anonim şirketlerin yasal organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetçilerdir. Organ eksikliği aynı zamanda TTK m. 435 çerçevesinde bir fesih nedenidir.

Ortaklar arası uyuşmazlıklar veya farklı ilişkilerden doğan anlaşmazlıklar hiçbir şekilde kayyum tayinini gerektirmez. Ortakların her konuda aynı fikirde olmaları beklenemez. Bu tür fikir ayrılıkları kayyum atanmasına sebep teşkil etmez.

Kayyumun görev ve yetkileri mahkemece belirlenir. Kayyumun görevi geçicidir. Kayyum atanmasına yol açan durumlarla sınırlı yetkilidir. Kayyum atanması belli bir işin görülmesi için istenirse, yetki, görev ve süre de bu işe göre belirlenir. Organ yokluğu nedeniyle atanmışsa, kayyumun görevi bu organın seçimini sağlamaktır. Yani kayyum organın yerine geçecek şekilde atanamaz. Mesela, yönetim kurulu, genel kurul toplantıya çağrılamadığı için seçilemiyorsa, kayyum genel kurulu toplamak ve yönetim kurulu seçimini gerçekleştirmek üzere yetkilendirilir. Kısacası bir Anonim Şirkete kayyum atanması o kadar basit, kolay ve korkulacak bir olay değildir. Asıl korkulacak şey şirketi yönetenlerin ihtiras ve hırsları uğruna yanlış işler yapıp bunun ortaya çıkarılamamasıdır. Kaldı ki, ortakların yönetim ve temsilden mutlu olmaması durumunda, TTK gerekli çareler öngördüğü için; "yönetim beceriksizliği" kayyum atanması için haklı neden oluşturmaz.

Bir diğer hususta Ar-Tur Değişim Grubu Başkanı Sayın Atıf DOĞRULAR hakkında bilinçli olarak yapıldığına ve yayıldığına inandığım iftiralardır. Sayın Atıf Doğrular bu tür iftira ve karalamalara cevap vermeyi dahi zül sayan biridir. Onun hakkında yapılan iftira ve ahlaka sığmayan yorumlar şahsen beni de rencide etmektedir. Bu sebeple arkadaşımın nasıl biri olduğunu size ayrıntılı bir şekilde anlatmak isterim. Ar-Tur’a hizmet yolculuğu içinde tanıdığım arkadaşım  “ADAM GİBİ ADAMDIR.” Bundan daha ayrıntılı bir anlatım olduğunu sanmıyorum. İftira edenlerin amaçlarının ne olduğu bellidir. Ancak bilmeden bu iftiralara alet olanlarında aynı iftiraların kendilerine, ailelerine yapıldığını bir düşünmelerini isterim. Ellerinde hiçbir somut delil olmadan o şunu söylemiş, bu şöyle demiş diyerek aslı astarı olmayan dedikodular üretilmesinin kime faydası ve hizmeti olduğunu bir düşünürseniz, bunların ne maksatla yayıldığını anlamakta zorlanmayacağınızı umarım.

Bu iftirayı üretenlere de ancak şunu söyleyebilirim. Ne olur, bir aynaya dikkatlice bakın. Görebileceğiniz tek şey vicdansızlığın yüzünüze yansımış pisliği olacaktır. Zira iftiranın olduğu yerde vicdan barınmaz.

Vicdanlı, aklıselim ve insan Ar-Tur’lular, dertlerimizin bittiği, sizleri sıkmayacak daha kısa yazılarla, hoş şeylerden bahsedebileceğim günler dileğiyle hepinize saygı ve sevgiler sunarım.

Bu yazımı da, Hz. Mevlana’nın şu sözleriyle bitirmek istiyorum:

Bizi bilen bilir, bilmeyende kendisi bilir.

Osman Ferhan CAN

Ar-Tur Değişim Grubu

www.ar-tur.com

Yorumlar